Ülkemizde en sık görülen çocukluk kanserleri arasında yer alan bu hastalığa her yıl yaklaşık 2 bin çocuk ekleniyor. Bir kanser türü olan lösemide, psikoloji moralin yüksek tutulması tedavide destekleyici etki yapması bakımından büyük önem taşıyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİstanbul Nöropsikiyatri Hastanesi çocuk ergen psikoloğu Çağla Emeksiz Kınalı, lösemiyle mücadelenin mümkün olduğunu ve bu çocukların psikolojisine ilişkin ebeveynlere önemli görevler düştüğünü belirtiyor. Lösemi tedavisinde çocuğu hastalığına ilişkin her konuda bilinçlendirmenin tedavide önemli etki yaptığının altını çizen Kınalı, birtakım sosyal aktivitelerle de umudun devamlı yüksek tutulması gerektiğini vurguluyor. Kınalı ebeveynlere şu tavsiyelerde bulunuyor.
GİZLEMEKTENSE AÇIKLAYIN
Çocuğa lösemi tanısının konduğu andan itibaren, aile ortamında normalin üzerinde bir kaygı ve huzursuzluk olması ve bu durumun da aile yaşantısına yansıması kaçınılmazdır. Dolayısıyla lösemi olan çocuk bir şeylerin yolunda gitmediğini sezinleyecektir. Sözel olarak ifade edilmeyen normal dışı durumlar çocuklar tarafından muhakkak hissedilmektedir. Dünyada en kıymetli varlığı olan çocuğuna kanser teşhisinin konması her anne babayı muhakkak fazlasıyla endişelendirecektir. Bu endişe halini de çocuğuna ya normalin üzerinde ilgi alaka göstererek ya da normal dışı duygu durum ve davranımlarla yansıtacaktır. (normalden fazla gerginlik, sinirlilik, çaresizlik halleri, dalgınlık vb) Dolayısıyla çocuğun anlayabileceği ifadelerle bunu açıklamak, gizlemekten daha iyidir.
ÇOCUĞUN BİLGİSİ ARTTIKÇA KAYGISI AZALACAKTIR
Çocuk hangi yaşta olursa olsun mutlaka ona uygun kelimelerle durumu açıklayabiliriz. Elbette ki lösemi olduğunu öğrenmek bir çocuk için travmatik bir olgudur. Ancak çocuğun hastalığı hakkında bilgilendirilmesi, löseminin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu bilmesi, psikolojik direncinin artması, aile desteği gibi faktörler tedavi sürecine olumlu katkı sağlamaktadır. Çocuğun hastalığıyla ilgili bilgisi arttıkça kaygısı ve çaresizlik duygusu azalacaktır.
ANLATIMDA DİL SEÇİMİ ÇOK ÖNEMLİ
Çocuğun hastalığıyla ilgili bilgilendirmeyi yapacak ebeveynin öncelikle bir uzman tarafından yönlendirilmesi faydalı olacaktır. Şaşkın, kaygılı ve kendisi henüz hastalığı tanımayan, kabullenememiş bir ebeveyn çocuğa negatif duygular yükleyebilir. Anne babanın hastalığı tanıması, tedavisi olan bir hastalık olduğunu bilmesi ve çocuğuyla konuşurken sakin, soğukkanlı ve nötr olabilmesi oldukça önemlidir. Olabildiğince sıcak bir dil kullanılmalı ve kötü tablolardan uzak durulmalıdır. Hastalığın yüzde doksan tedavisinin olduğu çocuğun anlayacağı bir dille ifade edilmeli, olumlu örnekler paylaşılmalıdır.
GERÇEKÇİ AÇIKLAMALARDAN KAÇINILMALI
Çocuğa hastalığı anlatılırken hastalığın ne olduğu, tedavisinin nasıl olduğu, toplumda ne sıklıkla görüldüğü bilgisi verilmeli, mümkün olduğunca gerçekçi ancak umut dolu açıklamalar yapılmalıdır. Çocukların yaşanan her türlü olumsuzlukta okları kendisine çevirdikleri, kendisini suçlama eğiliminde oldukları göz önüne alındığında bu durumda kendini suçlamanın önüne geçebilmek adına hastalığıyla ilgili ne kendisinin ne de çevresindeki herhangi bir bireyin rolü olmadığı izah edilmelidir.
RAHATLATICI İFADELER ÖNEMLİ
Hastalığın bulaşıcı bir hastalık olmadığı belirtilmeli, belli bir süre kendimize dikkat edeceğimiz, herkesin bu süreçte kendisine destek olacağı dile getirilmelidir. Çocuğa ne söylendiğinden çok nasıl söylendiği önemlidir. Onu rahatlatıcı ifadeler kullanmak gerekir. Cevabını bilmediğimiz sorular olduğunda, yanlış bilgilendirmek doğru olmaz. Bilmediğimizi ifade edip doktoruna sorabileceğimizi söylememiz gerekir.
ÇOCUK TEDAVİ AŞAMALARINI BİLMELİ
Çocukları bilinmezliklerin fazlaca endişelendirdiğini düşünecek olursak doktorunun da desteğiyle tedavi aşamaları basit ve yalın ifadelerle çocuğa aktarılmalıdır. Tedavide yaşayabileceği zorluklar ve uyması gereken kurallar konusunda açıklama yapılmalıdır.
SOSYALLEŞMESİ DESTEKLENMELİ
Çocuğun tedavi süresi onun okulundan, sosyal ortamlardan uzaklaşmasına neden olsa da sosyalleşmesi için doktorunun yönlendirmesiyle yapılabilecek her türlü aktivite yaşamına entegre edilmelidir. Yaşıtlarıyla görüşmesi için uygun ortamlar oluşturulmalı ve hastane ortamında sporun yaşamına dâhil edilmesi önerilmektedir. Uğraş tedavisinin genel tedaviye katkısı göz ardı edilmemeli, müzik, ahşap boyama gibi uğraşlar öğretilmeli ve çocuğu bu uğraşlara kanalize etmek gerekmektedir. Tedavisi başarıyla tamamlanmış arkadaşlarıyla tanıştırılması, onlarla gireceği diyaloglar ve paylaşımlar hem psikolojik açıdan sürece katkı sağlayacak hem de sosyalleşme sürecine destek olacaktır.
HAYAL KURDURMAK UMUDU BESLİYOR
Çocuğa kısa vadeli ve uzun vadeli hayaller kurdurmak onun umutlarını destekleyeceği için ve tedavi motivasyonunu olumlu etkileyeceği için son derece önemlidir. Bu hayallerin gerçekçi hayaller olmasına dikkat etmek gerekmektedir. Hastaneden çıktıktan sonra yapılacak sosyal etkinlikler, okul yaşantısına dair kısa süreli hayaller gibi, ileride yapacağı meslek, yaşayacağı şehir ya da tatil planları gibi uzun vadeli hayaller bunlara örnek olarak verilebilir.
HASTANE DIŞI GEZİLER TEDAVİ MOTİVASYONUNU ARTTIRIYOR
Uzun süreli yatışlarda çocuğun belli aralıklarla sık sık evine izinli olarak gönderilmesi çocuğun tedavi motivasyonu ve psikolojisi için oldukça önemlidir. Ev dışı gezi programları da hastanece ya da ailenin katkısıyla mümkün olduğu ölçüde düzenlenmelidir.
MASKE PSİKOLOJİSİ
Çocuk maskeyi neden taktığını bilir ve kendi kabullenmesi gerçekleşirse bunu sorun yapmayacaktır. Çevresindeki yakın arkadaşlarını da bu konuda bilgilendirmek pratik bir çözüm olabilir.
BİLİNÇSİZ TOPLUMSAL TEPKİLERE BİLİNÇLİ YAKLAŞILMALI
Çocuğun yakın sosyal çevresinin bilgilendirilmesi ve desteklerinin alınması mümkün olmaktadır ancak genel toplumu kontrol etme şansımız olmamaktadır. Eğer aile ve çocuk hastalığı tanır tedaviye motive olur, kabullenirse dışarıdan yapılan yorumlar onları olumsuz etkilemeyecektir. Bilinçsizce yapılan yorumlar sakin ve aydınlatıcı bir yaklaşımla yanıtlanmalıdır.